24 Aralık 2017 Pazar

Mekan Önerisi - Cafe Naftalin K. Balat

Herkese Merhaba,

Bu sefer size bir mekan önerisi ile geldim. Son zamanda instagramın da etkisiyle popüler olan bir semt olan Balat'ta bulunan bir cafeden bahsedeceğim. Semr popülerleşince açılan cafe sayısı da artmış doğal olarak. Benim en beğendiğim yer ise Cafe Naftalin K. oldu. Konumu, dekorasyonu ve ilgili personeliyle keyifli vakit geçirebileceğiniz bir yer.  Ayrıca bir Balat yazısı da yazmak istiyorum umarım onu da en kısa zamanda yazabilirim.


Adından da anlayacağınız üzere son derece nostaljik temalı bir cafe. Masaların üzerindeki dantel örtüler, çocukluğunuzu hatırlatacak dekorlar, muhtemelen anneannenizin evinde olan fincanları ile benim çok hoşuma giden bir yer oldu.

Resim yazısı ekle

Menüleri ise ayrı bir hoşuma gitti. Kafka'nın Milena'ya Mektuplar'ından alıntısı çok hoş olmuş.


Türk kahvesi, sütlü kahve, damla sakızlı kahve gibi klasik kahvelerin yanında Mardin kahvesi, Süryani kahvesi, Kürt kahvesi gibi daha önce denemediğim kahveler de vardı. En çok tercih edilen Mardin kahvesiymiş biz de onu deneyelim dedik. Türk kahvesinden biraz daha yumuşak içimli bir kahve. İçerisinde en yoğun alınan tat kakule ve damla sakızı. Benim hoşuma gitti denemenizi tavsiye ederim.


Cafenin adresini şuraya bırakıyorum. Yolunuz Balat'a düşerse uğrayın derim :)

12 Kasım 2017 Pazar

İstanbul - Vefa Bozacısı - 2017 Kasım

Herkese Merhaba,

İstanbul'da yaşayan ama yıllardır hiç gitmemiş biri olarak geçenlerde Vefa'ya gittim. Tarihi dokusunu koruması sebebiyle çok hoşuma gitti ve eğer siz de benim gibi henüz gitmediyseniz gitmenizi öneririm. Sonuçta Vefa artık sadece İstanbul'da bir semt adı ahahahxsdjk. Kusura bakmayın ama Vefa yazısı yazıp bu bayat espriyi yapmasam olmazdı.



İlk olarak Tarihi Vefa Bozacısı ile başlamak istiyorum. Daha önce hiç boza içmemiş biri olarak tadını merak ediyordum. Nedense bana biraz şekerli gibi geldi ve yarısında tıkandım. Fındıklı ve leblebili versiyonlarını da denedim ve leblebili olanı en çok beğendim.



Bu arada içerisine katmak istediğiniz kuruyemişi bozanızı almadan önce dışarıdaki kuruyemişçiden almayı unutmayın.

Son derece kapitalist düşünerek neden direkt leblebili bozayı satışa sunmuyolar diye düşünmüştüm ama esnaf adabıymış ve bu durum çok hoşuma gitti.



Vefa Bozacısı Hacı Sadık oğlu İsmail Vefa 1876 yazıyor tabelada yani 141 yıllık bir tarihi var. İçerisinde sadece boza ve sirke satışı var. Dükkanın tarihi dokusunu korumuşlar bu durum çok hoşuma gitti. Ben pazar günü gitmiştim kalabalığın sebebi belki hafta sonu olmasıdır diye düşündüm ama öğrendiğim kadarıyla yoğun ilgi sürekliymiş. ama hızlı bir devirdaim olduğu için sıkıntı olmuyor.


Sonrasında ise Vefa Bozacısı'nın tam karşısındaki ünlü Sevda Gazozcusu'na uğradık. Bozanın üstüne gazoz olur mu demeyin oradan gazoz almadan gidemezdik :)



Sevda Gazozcusu'nun önünde her marka gazozu sergiledikleri raflar yapmışlar ve bu görüntü çok hoşuma gitti. Zaten önünde sürekli fotoğraf çeken instagramsever insanları görebilirsiniz.

Sevda Gazozcusu'nda memleket gazozları satılıyor. Memleketin her köşesinden çeşit çeşit markalarda gazoz bulabileceğiniz bir yer. Zevkinize, tercihinize göre size uygun bir gazoz mutlaka bulabilirsiniz.
Biz tercihimizi Huzur ve Neşe gazozlarından yana kullandık.




Hafta sonu ne yapsam diye düşünüyorsanız Vefa'ya uğrayabilirsiniz :)

17 Ekim 2017 Salı

Stefan Zweig ve Kitapları

Merhaba,
Stefan Zweig'e olan sevgimi her fırsatta söylüyorum bilen bilir. Her ay mutlaka onun kitaplarından en az birini de okuyorum. Bir Stefan Zweig yazısı yazmanın zamanı geldi diye düşündüm.
Bu uzun zamandır yazmak istediğim bir yazıydı ama yazarın kitaplarının büyük çoğunluğunu okumuş olmayı bekledim. Şimdiye kadar yazarın 11 tane kitabını okumuşum.
Okuduklarım şunlar:
-Satranç
-Korku
-Bilinmeyen Bir Kadının Mektubu
-Bir Kadının Yaşamından 24 Saat
-Olağanüstü Bir Gece
-Ay Işığı Sokağı
-Mürebbiye
-Bir Çöküşün Öyküsü
-Gömülü Şamdan
-Yakıcı Sır
-Amok Koşucusu



1981 yılında Viyana'da doğan yazar yahudi asıllı olması nedeniyle dönemin nazi baskılarını yaşamış ve eserleri yakılan eserler arasında. Yazarın biyografi alanında çok başarılı kitapları bulunmakta. Bunlardan en ünlüsü benim de aldığım ama henüz okuma fırsatı bulamadığım Üç Büyük Usta kitabı.

Felsefe ve psikoloji alanında aldığı eğitimlerin etkisini kitaplarında görebiliyoruz.
Benim yazarla ilgili en sevdiğim özellik bu sanırım kitaplarında sadece melankoli değil bir psikolojik durum ve tespitler dizisi oluyor.



Yazarın okuduğum ilk kitabı Olağanüstü Bir Gece idi. Ama yazarla yeni tanışacak birine hangi kitapla başlamasını önerirsin derseniz Amok Koşucusu derim. Hikaye kitapları içinde en sevdiğim Amok Koşucusu oldu. Her ne kadar Satranç kitabının kurgusunu ve heyecanlı temposunu sevsem de Amok Koşucusu ilk tercihim olur.



Yazarın bir kaç kitabını okuduktan sonra tarzının genel olarak aynı olduğunu görüyorsunuz. Büyük sürprizler veya şaşırtmacalar yok. Özellikle Bilinmeyen Bir Kadının Mektubu ve Bir Kadının Yaşamından 24 Saat kitaplarını peş peşe okuyunca aynı kitabı okumuş gibi hissedebilirsiniz. Ama inanın okudukça okuyası geliyor insanın.



Hikaye kitapları genellikle 70-80 sayfa kalınlığında hızlı okunan, taşıması kolay ve okuması keyifli kitaplar.
Son zamanlarda instagramın da etkisiyle yazar ve kitapları oldukça popüler durumda.



Bir çok yayın evi yazarın kitaplarını bastı. Benim tercihim İş Bankası Kültür Yayınları'ndan yana oldu size de tavsiye ederim.


Yazarla ilgili en ilginç şeylerden biri eşiyle birlikte intihar ederek yaşamına son vermiş olması bence. Nazi baskısına ve sürekli kaçarak sürdürülen bir hayata dayanamayarak intihar etmişler.


Gömülü Şamdan kitabında da yahudiler için kutsal bir nesne olan şamdanın hikayesini kendi tarzında anlatıyor.

Eğer henüz okumadıysanız Stefan Zweig kitaplarına bir şans verin derim :)

13 Ekim 2017 Cuma

#Temmuz-Ağustos-Eylül 2017 Ne Okudum Ne İzledim?

Tam düzenli olarak her ay ne güzel yazıyorum derken yaz aylarının gelmesi ve ramazan, bayram, tatil üçlemesiyle benim düzen bozuldu. Tam 3 aydır bloga yazmadığımı farkettim.
Yazmak istediğim çok konu birikti ama okuduklarımı düşündüğümde oldukça az kitap okumuşum :( Sıcak havada okumaktansa gezmeyi sevdiğimi anladım. Neyse ki sonbahar geldi ve kahve-kitap günlerimiz başladı :)

O zaman 3 aylık hızlandırılmış özete okuduklarımla başlayayım:

1) Korku - Stefan Zweig 8 / 10




Stefan Zweig kitaplarına olan sevgimi bilen bilir. Ama yazara olan sempatimden değil gerçekten beğendiğim için verdim bu puanı. Korku kitabında hikaye oldukça sürükleyiciydi ve karakterin duygu karmaşasını çok iyi anlattığını düşünüyorum.

2)Havva'nın Üç Kızı - Elif Şafak 5 / 10




Çok sevdiğim bir yakınımın hediye ettiği bu kitaba yanlış bir zamanda başladığımı düşünüyorum. Ramazan ayında başladım ve sıcak ve oruç nedeniyle pek okuyamadım. Kitabı bitirmem çok uzun sürdü o yüzden. Kitaba gelecek olursam; Elif Şafak'ın okuduğum 2. kitabı oldu. Daha önce Aşk'ı okumuştum ve çok beğenmiştim ama bu kitap hakkında yorum yapmakta zorlanıyorum. Ne tam olarak beğendim ne de beğenmedim diyebiliyorum o yüzden orta karar 5 puan verdim.
Kitaptaki kurguyu beğendim aslında flashbackler ile zamanda yolculuklar Aşk'tan da alışkın olduğum bir şeydi. 3 kızdan en çok Peri'nin hayatı anlatılıyor kitapta Şirin ve Mona' nın hikayelerine daha çok değinilmesini tercih ederdim.

3) Ay Işığı Sokağı - Stefan Zweig 7 / 10




Bu kitap da Stefan Zweig sevdiğimi bilen bir yakınımdan hediyeydi. İçerisinde 5 tane hikaye bulunuyor.
İlk hikaye kitaba adını veren Ay Işığı Sokağı tipik Stefan Zweig hikayesiydi ve beğendim ama sonuna gelince bir anlam veremedim. Okumak isteyenler olabilir diye spoiler vermek istemiyorum ama sonuna bir anlam veremedim. 2. hikaye olan Leporella'yı çok beğendim. Baştan sona oldukça keyif alarak okudum.
Geri kalan 3 hikaye de kısa hikayelerden oluşan Stefan Zweig kalemine alışkın olanların beğeneceği türden hikayelerdi.

4) Az Şekerli - Sait Faik Abasıyanık 6 / 10




D&R 'ın bir kaç ay önce düzenlediği 3 al 2 öde kampanyasından Sait Faik'in 2 tane kitabını almıştım. Bunlarda biri de Az Şekerli idi. Daha önce okul kitapları dışında yazarın hiç hikayesini okumamıştım. Yazarın hikayelerinin pek fazla bana hitap etmediğine karar verdim. Çünkü hikayeleri okuduktan sonra genel tepkim şu şekildeydi:
"Ee bitti mi şimdi bu ?"
Bu sebeple çok keyif alarak okuduğumu söyleyemeyeceğim.

Okuduklarım maalesef bu kadardı. Yaz ayları olduğu için kitaptan çok dergi ya da sosyal medya yazıları okudum sanırım.

Müzik tavsiyesi olarak ise son zamanlarda heerrrkess ama herkesin dinlediği Manuş Baba'yı yazıyorum. Yoktur ama hala dinlememiş olan varsa dinlemesini öneririm :)



2 Temmuz 2017 Pazar

#Haziran 2017 Ne Okudum Ne İzledim?

Her ay gecikmeli yazdığım aylık rapor yazımı bu sefer kabul edilebilir bir zamanda yayınlayabilmenin mutluluğunu yaşıyorum.
Haziran ayı ramazan ayı olduğu için öncelikle herkesin geçmiş bayramını kutlarım.
Ramazanda beni en zorlayan şey uykusuzluk bu nedenle fırsat bulduğum her an uyuyorum ve bu da bu ay okuduğum kitap sayısına yansıdı.
Bu ay 3 kitap okudum ve üçü de Stefan Zweig kitabı :)
Son zamanlardaki favori yazarım olan Stefan Zweig ile ilgili yakın zamanda bir yazı yazmayı da düşünüyorum.

1) Yakıcı Sır - Stefan Zweig 9 / 10


 Stefan Zweig'in yine muhteşem bir kitabıydı. Çapkın bir baron, gençlik döneminin sonlarına gelmiş bir kadın ve onların sırrının etrafında çocukluktan yetişkinliğe adım atan Edgar'ın hikayesi. Her ne kadar tanıdık bir hikaye olsa da Stefan Zweig'in muhteşem kalemiyle okunmaya değer, son derece sürükleyici bir kitap. 

2) Gömülü Şamdan - Stefan Zweig 8 / 10


Yahudilerin kutsal emaneti şamdanın ve Benjamin'in anlatıldığı kitap en uzun sürede okuduğum Stefan Zweig kitabıydı sanırım. Bunun nedeninin konunun beni pek çekmemesi olduğunu düşünüyorum. 

3) Bir Çöküşün Öyküsü - Stefan Zweig 9 / 10


Öncelikle fotoğrafın çözünürlüğü için özür dilerim. Gece uyumadan önce son bir gayretle kitabı bitireyim dedim ve bu fotoğraf çıktı. Bir Çöküşün Öyküsü merak ettiğim kitaplardan biriydi ve oldukça beğendim. Tam bir Stefan Zweig kitabı. Okumayanlara tavsiye ederim.

Okuduklarım böyleydi. İzlediklerim ise bu ay yok denecek kadar az. İftar sonrasında direkt uyuduğum için bir şey yapmaya zamanım olmuyordu.

1) Fantastic Beasts and Where To Find Them 8 / 10


Nasıl bir Harry Potter hayranı olduğumu bilen bilir. O büyülü dünyanın içerisinden hala çıkamayanlardanım ben de. Ama maalesef Fantastik Canavarlar Nelerdir, Nerede Bulunurlar? filmi çıktığında sinemada izleyememiştim. Bu arada onu hallettim ve oldukça beğendim. Harry Potter sevenler mutlaka izlesinler.

Bu ay böyle geçti. Son olarak size tavsiyen benim dün akşam gitme fırsatı bulduğum Tarkan konserine bilet bulabilirseniz gidin mutlaka. Megastarı Harbiye Açıkhava Sahnesinde izleyin. Tarkana yeniden hayran olacaksınız.



7 Haziran 2017 Çarşamba

#Mayıs 2017 Ne Okudum Ne İzledim?

Biraz gecikmeli olsa da mayıs yazısıyla karşınızdayım. Bu aylık rapor şeklindeki Ne Okudum Ne İzledim yazılarını yazmayı seviyorum. Dönüp baktığımda hızlanmam gerektiği konusunda ya da motivasyon olarak yardımcı oluyor.
Bu ay 3 kitap okudum ve okuduğum 3 kitabı da çok beğendim.

1) Çalıkuşu - Reşat Nuri Güntekin 10 / 10


Herkesin lisede okuduğu bir kitap olan Çalıkuşu'nu ancak şimdi okuyabildim. Yani benim için çok geç kalınmış bir kitaptı. Şişli Kitap Günleri'nde bir sahafta bulduğum bu eski basımından okudum ve gerçekten çok beğendim. Kâmran ve Feride'nin hikayesini okumayan varsa mutlaka okusun, bu kitaba benim gibi geç kalmasın. Daha önce TV'de yayınlanan Burak Özçivit ve Fahriye Evcen'in oynadığı dizi versiyonunu izlemiştim am akitapla hiç alakası yokmuş. Dizinin de eski versiyonunu izlemek hedeflerim arasında.

2) Dönüşüm - Franz Kafka 8 / 10


Kafka'nın ilk defa bir kitabını okudum. Uzun zamandır bestseller olan ve herkesin elinde gördüğüm Dönüşüm'den yana kullandım hakkımı. Kitap konusu bakımından oldukça ilginç ve soyuttu. Yorumlamakta zorlanıyorum o yüzden. Soyut kitap sevenlere tavsiye ederim ince bir kitap olduğu için bir solukta bitirirsiniz.

3) Amok Koşucusu - Stefan Zweig 10 / 10


Stefan Zweig'e sevgimi bilen bilir :) En sevdiğim yazar olma yolunda koşarcasına ilerliyor. Yazarın bu sefer de Amok Koşucusu kitabını okudum ve ba-yıl-dım.
Konusu, karakterleri, anlatım biçimi her şeyiyle harikaydı. Şimdiye kadar okuduğum Stefan Zweig kitapları arasında ilk üçte bulunuyor hatta birinciliği zorladığını da söyleyebilirim. 

Okuduklarım böyleydi. Umarım Haziran ayında daha çok kitap okumuş olarak yazarım bu yazıyı.
İzlediklerime gelince:

1) Deha 10 / 10


National Geographic'te yayınlanan Albert Einstein' ın hayatını anlatan Deha dizisi son zamanlarda izlediğim en iyi dizi olabilir. 10 / 10 'dan yüksek bir puan olsa onu verirdim yıldızlı 10 yani. 


Mileva ve Albert'ı oynayan oyuncular da işlerinde o kadar iyiler ki hiç bitmesin istiyorum. Bu güzel işi mutlaka izleyin.

2) Fi 6 / 10


Son zamanlarda her 3 kişiden 2 sinin izlediği ve öve öve bitirilemeyen dizi Fi'nin ilk 5 bölümünü izledim. Doğruyu söylemek gerekirse dizi Türk dizi standartlarının üstünde. Ayrıca Ozan Güven ve Mehmet Günsür'ü çok severim ama nedense bu diziyi pek sevemedim.
Bir internet dizisi olarak büyük bir başarı yakaladı ama ben aradığımı bulamadım. Bence dizi süresi uzun ya da hikaye yavaş akıyor. Aşk-ı Memnu'dan sonra entrikaya doymuş olmam ve buradaki entrikaların beni kesmemiş olması da mümkün tabii.
İzlenme oranlarına bakıldığında benim gibi düşünenler azınlıkta sanıyorum o yüzden bir şans verebilirsiniz.

Bu aylık benden bu kadar. Herkese hayırlı ramazanlar :)

Kadıköy Kitap Günleri - 2017


Son zamanlar instagramda siz de sadece tren fotoğrafı mı görüyorsunuz ? İşte sebebi :)
Kadıköy Belediyesinin düzenlediği bu yıl dokuzuncusu yapılan Kadıköy Kitap Günleri Haydarpaşa Garı'nda gerçekleşiyor. Fotoğraf çekmeyi sevenler ve kitapseverler adeta gara akın ettiler.


Ben de kitap günlerine gitmenizi şiddetle tavsiye ediyorum. Hem istediğiniz kitapları alabilir hem instalık fotoğraflar çekebilirsiniz.(Ama lütfen herkesin  yaptığı 2 tren arasındaki malum pozu vermeyin! )



Trenleri görünce adeta Sheldon Cooper' a dönüştüm diyebilirim. Arka fonda da fuar alanı boyunca güzel bir müzik çalıyor. Müziğin ritmine kapılıp vagonların arasında dolaşıp kitapları incelemek oldukça keyifli.


Tabii isterseniz vagonların içine girip kendinizi Hogwarts Eksperesi' nde gibi hayal edebilirsiniz.


Yayınevi sayısı ve içeriği bakımından da oldukça iyiydi. Tüyap'ın üstünden uzun zaman geçti aldığınız kitapları bitirdiyseniz yenilerine yer açın.


Haydarpaşa Garı 3-11 Haziran tarihleri arasında sizleri bekliyor. Hafta sonu bir uğramanızı tavsiye ederim. Benim vaktim sınırlı olduğu için istediğim kadar gezemedim siz gidip keyfini çıkartabilirsiniz. :)

7 Mayıs 2017 Pazar

#Nisan 2017 Ne Okudum Ne İzledim?

Mart ayında düşük giden okuma performansı nedeniyle nisan ayından ümitliydim ama yine güldürmedi... Bu ay da sadece 2 kitap okuyabildim. Havaların ısınmaya başlaması bana pek iyi gelmedi sanırım. Neyse ki okuduğum 2 kitapta uzun zamandır okumak istediğim kitaplardı.

1) Northanger Manastırı - Jane Austen 7/10



Jane Austen kitaplarına ve 18.-19. yy İngilteresine bayılıyorum. Bu kitapta yazarın ilk kitabıymış ve uzun zamandır okumak istiyordum. Kitaba 7 verdim çünkü yazarın ilk kitabı olmasından mıdır nedendir bilmem hikaye biraz yavan geldi bana.



Belki de önce okuduğum Aşk ve Gurur, Emma gibi klasikler beklentimin yüksek olmasına neden olmuş olabilir. Ama kesinlikle kötü değildi ve benim gibi aşk romanı sevmeyen birinin bile severek okumasını sağladı.

2) Sineklerin Tanrısı - William Golding  9 / 10


Sineklerin Tanrısı'nı daha önce yazdığım ve şuradan ulaşabileceğiniz Şişli Kitap Günleri'nden bir sahaftan almıştım. Eski basım olması ve yazı karakterlerinin biraz küçük olmasının kitabı bitirme süremde etkisi olduğunu düşünüyorum ama yine de eski basımdan okumak keyifliydi.

William Golding'in Nobel ödüllü kitabı bir grup çocuğun bir kaza sonucu ıssız bir adaya düşmelerini ve ne kadar medenileşirse medenileşsin insanoğlunun ilkel ve vahşi yönünün ortaya çıkışını çocuklar üzerinden anlatıyor. Normalde bir grup çocuğun başından geçenlerin anlatıldığı kitapları sevmem ama bu kitap öyle değil. Alegori tarzını sevenlere önerilir.

Okuduklarım bu kadar izlediklerime gelecek olursam:

1) Passengers 7 / 10


Yine bir bilim kurgu filmi ile karşınızdayım. Yakın zaman önce sinemalarda olan Türkçe'ye Uzay Yolcuları olarak çevirilen film Passengers. Bilim kurgu seven biri olarak keyifle izledim. Hikaye klasik ve pek bir sürprizi yok ama keyifli bir 2 saat geçirmenizi sağlar.

2) Allied 10 / 10


Bir arkadaşımın tavsiyesiyle izlediğim Allied filmini gerçekten çok beğendim. Bir dönem filmi olması, hikayesi, oyunculuklar her şey çok güzeldi. Savaş döneminde geçen hikayede 2 ajan anlatılıyor. İzlemenizi kesinlikle tavsiye ederim.

3) Horrible Bosses 8 / 10


Bu ay izlediğim 3. film ise bir komedi filmi olan Horrible Bosses oldu. Jennifer Aniston'ı çok severim ve filmi izleme nedenim de onun oynadığını görmem oldu. Filmi de beğendim ve 2. sini de izlemeyi düşünüyorum.



Müzik olarak ise bu ara Birsen Tezer'e takmış bulunuyorum. İnstagrama koyduğum bir video için fon müziği ararken denk geldiğim Birsen Tezer'in sesini de tarzını da çok beğendim. 

Bir ay daha böyle geçti gitti. Hadi bakalım mayıs sıra sende...



2 Mayıs 2017 Salı

Bursa-2017

Herkese Merhaba,
Nisan ayına bir küçük geziyi sığdırmanın mutluluğuyla tamamlıyorum. Nisan yazısını daha yazmadım umuyorum ki onu da en kısa zamanda yazacağım ama öncelikle uzun zamandır gitmek istediğim Cumalıkızık'a gitmiş olmanın mutluluğunu not edeyim istedim.


Geziye kalabalık bir grup halinde ve rehber eşliğinde gittiğimiz için tam bir kültür gezisi oldu. Bu sayede sadece çok güzel fotoğraflar çekmekle kalmayıp köyün tarihi hakkında da bilgi sahibi olduk.
Bursa'da Kızık Türklerinin kurduğu 5 köy varmış. Ama günümüze bozulmadan ulaşan tek köy Cumalıkızık. 


Köyün adının nereden geldiği ile ilgili birden fazla efsane var. Bana en mantıklı geleni Cumalıkızık'ın konum olarak ortada bulunması ve en büyük camiiye sahip köy olmasından dolayı cuma günleri namaz kılınan yer olmasından geldiği oldu.


Köyün en önemli özelliği renkli renkli boyalı evleri. Mavi, yeşil, sarı, pembe ... Her renkte ev görebilirsiniz bu köyde. Ama tabii ki en meşhuru Cumalıkızık mavisi.


Köy UNESCO Dünya Mirası listesinde. Ama korunma ve sahip çıkılma konusu tartışmaya açık tabii. 



Son yıllarda büyük ilgi gören Cumalıkızık'a gittiğimizde çok kalabalıktı ve turistik bir yer haline geldiği için her evin altında bir hediyelik eşya standı vardı. Hediyelik eşya standlarının köyün iç kısmında evlerin önünde olmasındansa meydanda olmalarını ve fotoğraf çekmeye engel olmamalarını tercih ederdim açıkçası.


Köyün en önemli özelliklerinden biri de dünyanın en dar sokağına sahip olması. Rivayete göre bu dar sokak savaş zamanı köyün kurtulmasında da büyük rol oynamış. Eğer bir gün yolunuz düşerse Cinaralığı'ndan geçmeyi unutmayın.


Her köşesini fotoğraflamak istediğim kendimi bir film setinde gibi hissetmemi sağlayan çok güzel bir yerdi Cumalıkızık. Bir daha gider miyim? Evet seve seve giderim.

Cumalıkızıktan sonra yakınlarda bulunan Saitabat Şelalesi'ne gittik. Cumalıkızıktan sonra beni o kadar az etkiledi ki doğru düzgün fotoğraf bile çekmemişim. Vaktiniz varsa uğrayın ama uğrayamazsanız da çok büyük bir kayıp değil açıkçası.


Sonraki durağımız Mudanya oldu. Mudanyada ilk olarak Mudanya Mütareke Evine gittik. Müze fotoğrafı çekmeyi pek sevmediğim için fotoğrafı bulunmuyor. Ama evi gezmenizi tavsiye ederim. Mudanya Mütarekesi' nin imzalandığı ev gerçekten çok güzel ve tarih kokuyor.
Mudanyada gezebileceğiniz bir diğer yer ise Girit Mahallesi olarak adlandırılan eski rum evlerinin olduğu bu fotoğraftaki sokak. Evler gerçekten çok güzeller. 

Bir sahil kasabası olan Mudanya'da yemek molası verebilir ve balık yiyebilirsiniz.


Sonraki durağımız Cumalıkızık' tan sonra en beğendiğim yer olan Tirilye oldu. Fotoğrafta gördüğünüz bölgenin en büyük binası olan Taş Mektep. Restorasyon çalışmasının başlatılacağı bilgisini öğrendik. Umarım iyi bir restorasyon geçirir ve güzellikleri korunur.


Bölgenin bir diğer önemli yapısı ise Fatih Camii. Türklerin bölgeyi fethinden sonra önce Fetih Camii olarak adlandırılmış ama zamanla Fatih Camii olarak dile yerleşmiş.


Camiinin en önemli özelliği ise 2 kere kilisi 2 kere camii olmasıymış. Tavanda bulunan fresk camiiye dönüştürülünce silinmiş ve sonradan İslam dinine uygun işlemeler eklenmiş. Bahçede bulunan sütunlar ise yapılan incelemelere göre kilisenin yapılışından öncesine ait. Araştırmacılara göre sütunlar Bizans dönemine aitmiş.

Tirilye'ye giderseniz manzarayı en güzel izleyebileceğiniz Çamlıkahve'de bir kahve içmenizi ve sahilde yürüyüş yapmanızı öneririm.

Bursa gezisi bu şekilde son buldu. İstanbul'a yakın olması ve günübirlik turların olması kolaylıkları ile cezbedici bir tur. Gitmeyenlere öneririm :)