1 Ağustos 2016 Pazartesi

Karadeniz-2016



Herkese merhaba,
Uzun bir ara oldu ama gerek Ramazan nedeniyle düşük güç modunda yaşamam gerek ülkemizde yaşanan üzücü olaylar nedeniyle bir türlü fırsat bulamadım. Temmuz ayında 9 günlük bayram tatilini çoğunluğun yaptığı gibi güneyde sahil kenarında değil ülkemizin kuzeyinde karadenizde geçirdim ve iyi ki öyle yapmışım. 
Bilen bilir genel olarak yaz mevsimini ve sıcağı sevmem. O yüzden karadeniz tatili benim için mükemmel oldu. 
Evett o zaman koltuklarınıza yerleşin ve yolculuğa başlayalım.



Biz İstanbul'dan arife günü yola çıktık ve direkt olarak Rize'ye Fırtına Deresi'ne gittik. Uzun bir yolculuk oldu ama oldukça keyifliydi. Biz yoldayken yağmur başlafı derenin üzerinde oluşan gökkuşağı bütün yorgunluğumuzu aldı götürdü resmen. 

Biz ilk gece Fırtına Deresi üzerindeki yukarıda fotoğrafta gördüğünüz gibi çayların içinde olan Dere Otel'de kaldık. 


Ertesi sabah kahvaltı için çayların arasından akanıp dereye karışan suları geçerek meşhur Ayder Yaylası'na çıktık. 


Şunu söyleyebilirim ki karadenizde en beğendiğim il Rize oldu. Doğası, insanları, çayı, yaylaları ile ba-yıl-dım. 

Rize için "Yağmurun çaya dönüştüğü şehir" diyorlar. Kesinlikle doğru içtiğimiz çayın lezzeti bambaşkaydı. 

Öğleden sonra hiç ayrılmayı istemesem de Rize'den ayrılıp Artvin Karagöl'e doğru yola çıktık. Karagöl'e ulaşana kadar uzunca ve birazda zorlu bir yol gitmemiz gerekti. Gölü oldukça beğendim ama çevresinde insanların sürekli piknik yapar halde olmaları ve doğayı bozmaları hoşuma gitmedi. 
Bir gece Artvin'de kaldıktan sonra ertesi gün Batum'a geçmek için Sırp Sınır Kapısı'na doğru yola çıktık.

Zorlu bir sınır geçişinden sonra Batum'a ulaştık. (Haftasonları ve bayramlarda çok kalabalık oluyormuş. Bunun üstüne sıra olma kültüründen uzak insanların olması oldukça zor anlar yaşattı.) 
Karadenizden sonra Batum bana çok sıcak geldi. Bir yanda eski ve yıkılmaya yüz tutmuş yapıları bir yanda avangard lüks otelleri ile ilginç bir sentez oluş Batum. Çok meşhur olan botonik parka( neden meşhur olduğunu anlamadım Emirgan korusu ya da Atatürk Arboretumu'ndan bir farkı yok bence), teleferikle çıkılan seyir terasına ve Osmanlı'dan kalan şehirdeki tek camii olan Orta Camii'ye gittik. Eğer kumar-alkol-otel üçlüsünden hoşlanmıyorsanız Batum'a gitmek hayatınıza çok bir şey katmayacaktır.

Batum'dan sonra ülkemize dönüp Trabzon'a geçtik. Sümela Manastırı'nı görmeyi çok istesemde restorasyonda olduğu için kapalıydı ve gidemedik. Trabzon'da Sera Gölü'ne gittik. ( Uzungöl hakkındaki doğasının bozulduğuna dair olumsuz söylemlerin etkisiyle) Sera Gölü ziyaret edilebilecek güzel bir yer ulaşımı d oldukça kolay. 
Trabzon'dan çıkıp Ordu'ya doğru yola koyulduk. Bütün karadenizde trafik olan tek yer Ordu. Teleferikle meşhur Boztepe'ye çıktık. Bir İstanbullu olarak Pierre Loti ile arasındaki farkı bulamadım. Ordu da şehir dokusunu korumayı başaramayan şehirlerden biri olmuş maalesef. O yüzden Ordu'da çektiğim fotoğraflardan beğenip birini koyamadım. 
Yeniden yollara düştük be bafrada pide yiyip Sinop'a geldik. Sinop'a ulaştığımızda geceydi ve adeta güneyde bir tatil beldesine gelmişiz gibi insanlar hunharca denize girdiği için otel bulmakta zorlandık. 

Ertesi sabah Sinop'un meşhur Erfelek Şelaleleri'ne doğru yola çıktık. Şelale kenarında bir tesis olur kahvaltımızı orda yaparız diye düşünmüştük ama sadece önünde uzun kuyruklar olan bir gözlemeci vardı maaleaef. Fotoğrafta gördüğünüz şelalenin sadece küçücük bir kısmı takım şelaleleri görebilmem için metrelerce tırmanmak gerekiyor önceden uyarayım 😁
Şelale, göl ve akarsulara doyduktan sonra  Sinop'tan da ayrılıp Kastamonu'na doğru yola çıktık. Karadenizde en beğenidiğim şehirlerden biri de Kastamonu oldu.

Şehir merkezindeki Kadıoğlu Konak'ta kaldık. Sahipleri ve çalışanları o kadar iyi ve nazikler ki yolunuz Kastamonu'ya düşerse tercihiniz kesinlikle Kadıoğlu Konak olsun. 
Kastamonu evleriyle, insanlarıyla ve doğasıyla dokusunu koruyan bir şehir olmuş ve bu çok hoşumuza gitti.
Kastamonu'da yemek için Münire Sultan Sofrası'nı tercih ettik. Yöresel lezzet bandumayı çok beğendik. Alışverişinizi Münire Sultan çarşısından yapabilirsiniz.
Kastamonu'da Saat Kulesi'ni, Kastamonu Kalesi'ni, Yakup Ağa Külliyesi'ni ve Said Nursi'nin kaldığı evi ziyaret edip çekme helvalarımızı alıp zorda olsa ayrıldık. 

Dönüş yolunda Safranbolu üzerinden gelelim ve meşhur evlerini görelim dedik. Orijinal evlerin bulunduğu Yörük Köyü'ne geldiğimizde sıcaktan bayılmak üzereydim. Karadeniz dönüşü artan sıcaklık dayanılmaz bir hale geldi ve İstanbul'a dönmeyelim diye ağlamak üzereydim. 
Her ne kadar Safranbolu'yu gezmeyi çok istesemde havanın daha serin olduğu sonbahar aylarında tekrar gelmek üzere ayrılmak durumunda kaldık.
5 gece 6 günden oluşan karadeniz turumuzun tadı damağımızda kaldı. Göremediğiniz ve görüpte tadına doyamadığımız yerler için yeniden gidebilmek ümidiyle sonlandırdık. Doğayı seven herkese gidip görmelerini tavsiye ederim.