29 Mart 2019 Cuma

Gaziantep

Herkese merhaba,
En son şuraya tıklayarak ulaşabileceğiniz Antakya yazımda en kısa sürede Gaziantep yazısı da gelecek demiştim ama maalesef uzun bir gecikme oldu. Geç olsun güç olmasın felsefesiyle hareket ettim vee sonunda Gaziantep yazısıyla karşınızdayım :)


Hazır havalar ısınmaya başlamışken ramazan gelmeden bir Antep yapalım yemeğe doyalım diyenler için yazının gecikmesi iyi olmuş bile olabilir. Ama uyarayım 2 günlük bir Gaziantep ziyareti 2 kiloya almakla sonuçlanıyor :)


Gaziantep' e Antakya üzerinden araba ile geldiğimiz için akşam üstü ancak ulaşabildik. Yolda oldukça acıktığımız için soluğu Gaziantep'in en ünlüsü İmam Çağdaş'ta aldık. Buranın seveni kadar sevmeyeni de var aslında. Sadece isim yaptığını ve Gaziantep'te çok daha iyi kebap yapan yerler olduğunu söylüyorlar. Daha iyi yapan vardır tabii ki ama bence İmam Çağdaş da gayet iyiydi ve lezzetliydi. Lahmacunu, kebabı, ayranı, gavurdağı salatası ve sayamadığım niceleri ile güzelce doyduk.


Tabii ki Gaziantep' e gelmişken yemeğin üstüne fıstıklı baklava yemesek olmazdı ve baklavamızı da yiyerek vücuttaki insülin değerini zıplattık :)
Baklava konusunda Gaziantep' e dışarıdan gelen biz turistler için 2 ünlü isim var İmam Çağdaş ve Koçak Baklava. Havalimanında da insanların ellerindeki baklava paketlerinden bu ikiye ayrımı net bir şekilde görebiliyorsunuz :)
İmam Çağdaş' ta yediğimiz baklava da oldukça iyiydi ama benim favorim Koçak Baklava. Dönüşte biz de eve götürmek için aldığımız baklava paketlerini Koçak Baklava' dan aldık.

Yemekten sonra oldukça yorgun olduğumuz için direkt telimize geçtik. Bizim tercihimiz Hampton by Hilton Gaziantep oldu. Otelimizden memnun kaldık. Gitmeyi düşünenlere tavsiye edebilirim.

Ertesi sabah otelde yaptığımız kahvaltının ardından Gaziantep'i gezmek üzere yollara düştük. Bu arada  yazının başında gördüğümüz #Gaziantep fotoğrafını otele çok yakın bir lokasyonda olan Gaziantep Kalesi' nin önünde çektim.



İlk durağımız Gaziantep'in meşhur Bakırcılar Çarşısı oldu. Aslına bakarsanız çok daha büyük bir çarşı bekliyordum. Beklediğimden daha küçüktü. Yapı olarak Kapalı Çarşı' ya benziyor. Çoğunlukla turistlere yönelik hediyelik ya da kendi kullanımınız için birbirine benzer bakır ürünler satılıyor. Tabii biz ailece gittiğimiz için ve annemin instagramda bir yemek sayfası olduğu için çarşıyı ilgiyle gezdik ve bolca bakır alışverişi yaptık :) 
Aldığınız ürünleri direkt kargo ile adresinize de gönderebiliyorlar. Bu ürünleri İstanbul' da Eminönü' nde de bulabilirsiniz tabii ki ama hem anısı olması için hem de kalitesinin daha iyi olduğunu düşündüğümüz için biz Gaziantep' ten almayı tercih ettik. Bu arada merak edenler için annemin yemek sayfası @nurgunlugu ne şuraya tıklayarak bakabilirsiniz.


Diğer bütün çarşılar da Bakırcılar Çarşısı' nın etrafında bulunuyor. Gaziantep' in meşhur fıstığından almak isterseniz ya da kuru dolma, kuru domates vb. her şeyi bulabilirsiniz bu çarşılarda.


Meşhur Almacı Pazarı' ndan da bu kuru ürünlerden aldık tabii ki. Bu arada çoğu anadolu şehrinde olduğu gibi Gaziantep' te de pazar günleri çoğu yer kapalı oluyormuş. Gitmeyi planlıyorsanız bunu da göz önünde bulundurmayı unutmayın. Biz pazartesi günü Gaziantep'teydik ama bunun da şöyle bir dezavantajı oldu ki pazartesi günleri müzeler kapalı olduğu için ünlü Çingene Kızı Mozaiğini görmeye Zeugma Müzesi' ne gidemedik. Müzenin yakınında bulunan Halil Usta'da küşleme yemeği planlıyorduk ama pazartesi müzenin kapalı olmasından dolayı planlar değişti. Uzun lafın kısası pazar-pazartesi günleri gitmeyin :)


Alışverişten yorulunca soluğu mutlaka gidilecekler listesindeki Katmerci Zekeriya Usta' da aldık soluğu. Abartmıyorum hayatımda yediğim en güzel tatlı olabilir. Bakın en güzel katmer demiyorum en güzel tatlı diyorum :)
Gerçekten bu katmeri yemeden dönerseniz yazık olur. Bir katmer 2 kişilik. Biz 3 kişiydik başta 1 tane sipariş ettik ama ilk ısırığı aldığımızda bize yetmeyeceğini anladığımız için bir tane daha sipariş ettik.
İnsanı asla rahatsız etmeyen fazla gelmeyen incecik katmerr.
Gaziantep' te katmer yediğimden beri katmer yiyemiyorum. Geçenlerde İstanbul' da yine oldukça meşhur bir yer olan Köşkeroğlu'nda sipariş ettik ve yiyemedim. Gaziantep'te yedikten sonra sizin de başka yerde katmer yiyebileceğinizi sanmıyorum.



Alışverişimizi yapıp tatlımızı da yedikten sonra bir kahve içip dinlenelim dedik ve Gaziantep'te e sevdiğim yer olan Tahmis Kahvesi' ne gittik.


Dokusu, atmosferi, ışığı her şeyiyle o kadar güzel bir yer ki sadece Tahmis Kahvesi için bir yazı yazabilirim. Kitabınızı alıp kahvenizi içerek saatler geçirebileceğiniz bir yer.


Böyle kısa süreli gezilerin en kötü yanı her şeyi sığdırmaya çalışmaktan uzun uzun keyfini çıkaramamak sanırım. Ama bir daha ki Gaziantep ziyaretimde kesinlikle daha uzun süre vakit geçireceğim Tahmis' de.


Sonrasında Gaziantep'te biraz yürüyüşe çıkıp Oyun ve Oyuncak Müzesi' ne uğradık. Müze gezmeyi seven biri iseniz keyif alacağınız bir müze olmuş. Hemen yanında da Atatürk Anı Müzesi bulunuyor.


Müzenin girişinde eğlenceli fotoğraflar çekebilirsiniz.


Çeşit çeşit oyuncağın bulunduğu müzeyi gezebilirsiniz.


Gaziantep'te denemeden gelmemeniz gereken şeylerden biri de meşhur zahter çayı. Oldukça da faydalıymış.


Gaziantep'te bütün çarşılarda ve her yerde görebileceğiniz yemenilerden de bahsetmeden geçmek istemedim. Deriden yapılan ve model model yemenilerden hatıra olarak kendiniz için ya da hediyelik olarak sevdiklerinize alabilirsiniz. Anahtarlık, magnet, kitap ayracı vb. hediyeliklerden biraz daha pahalı olsa da oldukça orijinal ve bölgeye has bir hediye almış olursunuz.


Bu söze kesinlikle katılıyorum. Müzeden sonraki durağımız akşam yemeği için Aşina Gaziantep Mutfağı oldu. Buranın yuvalama çorbası gerçekten efsane. Fiyatları Gaziantep geneline göre biraz üstte kalıyor ama oldukça lezzetliydi. Bir buçuktan iki günlük Gaziantep gezimiz burada sona erdi ve dönüş için havalimanına doğru yola çıktık.
Kesinlikle gitmeniz görmeniz ve lezzetlerini tatmanız gereken bir yer.
Yeniden görüşeceğiz Gaziantep :)


9 Aralık 2018 Pazar

Antakya - 2018

Herkese uzunn bir aradan sonra merhaba,

Geçtiğimiz hafta sonu Antakya kısa bir seyahate çıktım. Bol gezmeli, bol tarihli, bol kültürlü ama en boll lezzetli bir gezi oldu :)
Belki gitmeyi düşünenler vardır diye bir de blogda yazı yazayım dedim. Hazırsanız başlıyoruz :)



Cumartesi sabahı 6:30 uçağı ile Hatay Havalimanına gitmeyi planlıyorduk ama Hatay'da sis olduğu için uçağımız 2 saat rötar yaptı :(
Uçağın rötar yapmasının tek güzel yanı artık güneş doğduğu için bulutların arasında fotoğraf çekebilmek oldu.
Not 1: Biz ulaşım için Hatay havalimanı'ndan araba kiralamayı tercih ettik.


Rötarlı bir uçuştan sonra tabii ki çok acıkmıştık ve hemen Antakya Kahvaltı Evi'ne gittik. Gitmaden önce yaptığım araştırmada çoğu kişi kahvaltı için burayı tavsiye etmişti. Bu arada Sultan Sofrası ve Antakya Kahvaltı Evi aynı yer arkadaşlar internetteki bilgiler yanıltmasın sizi :)

İnternette şubelerinin de olduğunu okumuştum ama biz Habib-i Neccar Camii'nin karşısındakine gittik.






*Çok acıktığım için kahvaltının fotoğrafını çekmemişim. Bu fotoğrafı Sultan Sofrası'nın instagram hesabından aldım. Bize gelen de bununla aynıydı zaten :)

Yöresel lezzetleri tatmak istiyorsanız Antakya Kahvaltı Evi iyi bir tercih olabilir. Benim favorim Hatay'ın meşhur kırma zeytini ile yapılan zeytin salatası oldu. Yine Hatay'ın meşhurlarından olan sülk (küflü peynir), biberli ekmek, humus vb. burada deneyebileceklerinizden.

Not 2: Ben Hataya 1 Aralık tarihinde gittim. Gittiğimizde hava İstanbul'a kıyasla daha sıcaktı. Gezmek kolay olsun diye bot yerine spor ayakkabı tercih etmiştim ve üşümedim. Ama sakın montsuz gitmeyin ceket yeterli olmayacaktır.


Antakya Kahvaltı Evi bir konak şeklinde. İçeride 2 oda bulunuyor. Avlusunda da masalar bulunuyor. Biz hava çok soğuk olmadığı için avluda oturmayı tercih ettik. Avludaki portakal ağacı o kadar güzel ki her gelen çektiği fotoğrafa arka fon olarak mutlaka bu ağacı kullanıyor tabii ki ben de eksik kalmadım :)


Kahvaltıdan sonra ilk durağımız Antakya Kahvaltı Evi'nin tam karşısında kalan Habib-i Neccar Camii oldu. Habib-i Neccar Camii'nin şöyle bir özelliği varmış ki şu anki Türküye sınırları içerisinde yapılan ilk camii olduğu kabul ediliyormuş. Neccar marangoz demekmiş ve camii adını MS. 40'lı yıllarda yaşayan Habib-i Neccar'dan almaktaymış. Hz. İsa'nın havarileri Antakya'ya gelip dini anlatmaya başladıklarında onlara ilk inanan ve pagan inanışından vazgeçen Antakya'lı Habib-i Neccar hakkında Yasin Suresi'nde bahsedilmekteymiş.


Bildiğiniz üzere Antakya medeniyetler şehri olarak biliniyor. Anadolu'daki ilk camiiden sonra hristiyan kelimesinin ilk kullanıldığı yer olduğu kabul edilen Hristiyan inancının ilk kilisesi olan ve papalık tarafından hac yeri ilan edilen St. Pierre Kilisesi'ne gittik. Açıkçası kilise benim için biraz hayal kırıklığı oldu. Beklediğim tam olarak neydi bilmiyorum ama kesinlikle bu değildi. Mağaranın arka kısmına geçiş kapatılmış ve yasak şu anda ama bundan 10-15 yıl önce açıkmış sanırım.


Kilise'den sonraki durağımız Hatay Arkeoloji Müzesi oldu. İnternette Hatay yazdığınız anda ilk çıkan fotoğraflar bu müzedeki eserler aslında.

                           

Hatay tarihi açıdan çok zengin bir bölge ve tarih boyunca sürekli yerleşim yeri olmuş. Yapılan arkeolojik kazılarda ortaya çıkan eserlerin sergilendiği müze oldukça güzel dizayn edilmiş. Eğer müze gezmeyi seven biri iseniz çok keyif alırsınız. Mozaik eserleri gerçekten çok güzel.


Müzede benim favorim ise lahitlerin olduğu bölüm oldu. Bu nasıl bir işçilik,, bu nasıl bir şey? İnsan gerçekten hayret ediyor :)
Müzeden sonra aslında planımız Samandağ tarafına gidip Titus Tüneli ve Beşikli Mağara'ya gitmekti ama 2 saatlik rötar nedeniyle oraya gidemedik. Uzun çarşı ve çevresinde çoğu yer saat 19:00 gibi kapandığı için ve zamanımız kısıtlı olduğu için oraları görmeyi bir sonraki sefere bırakmak zorunda kaldık vee üstüne bir kahve içelim dedik ve Tarihi Affan Kahvesi'ne yol aldık :)



Kapıdan içeri girdiğinizde burası bildiğin kıraathane diyeceksiniz ama merak etmeyin arka bölümde 'Aile Çay Bahçesi' bulunuyor.


Ben kahve söyledim ve gelen kahve fotoğraftaki gibi çay bardağında :) Gitmeden önce yorumlarda okuduğum için ben çok şaşırmadım ama pek bir anlam da veremedim. Buranın usulü buymuş diyip içtim.



Bir de Affan Kahvesi'nde meşhur haytalı tatlısını denedik. En alta su muhallebisi üstünde gül suyu en üstte de dondurmadan oluşuyor. Çok lezzetli bir şey olduğunu söyleyemem ama kötü de değil denenebilir. 





Affan Kahvesi'nden sonraki durağımız Antakya'nın meşhur Uzun Çarşısı oldu. Burası da hiç hayal ettiğim gibi bir yer değildi açıkçası. Ben yöresel şeylerden oluşan Kapalı Çarşı gibi bir yer bekliyordum. Ama burası daha çok Mahmutpaşa'ya benziyor :) Aklınıza gelebilecek her şeyin çakması bulunuyor.
Yöresel diyebileceğimiz sadece künefe üretimi ve satışı yapan dükkanlar sanırım. Künefe yapımının nasıl olduğunu izleyebilirsiniz oldukça ilginç ve eğlenceliydi.



Vee sıra geldi akşam yemeğine. Antakya'ya gitmeden önce yaptığım araştırmada bulduğum ve Vedat Milor geldikten sonra ünlenen Uzun Çarşı içindeki Pöç Kasabı'na gidiyoruz. Burada siparişinizi veriyorsunuz, hazırlanıyor ve pişirilmeye taş fırına gönderiliyor. 15 dk içerisinde hazır oldu siparişimiz. Buranın en meşhurları lahmacun, tepsi kebabı ve kağıt kebabıymış. Bizde denemek için öncen birer lahmacun sonra da kebaplardan sipariş verdik. Normalde koyun eti sevmeyen biriyim. Kokar ve ağır gelir ama burada (her ne kadar hayvansal yağ açısından zengin olsa da :) ) hiç rahatsız etmedi. Her şey gerçekten çok lezzetliydi.


Pöç Kasabı'nı Vedat Milor'dan sonra ben de onayladım :) Antakya'ya yolunuz düşerse bence bir uğrayın.



Hatay'da akşam yemeği sonrası künefesiz olur mu? Tabii ki olmaz dedik ve yine Uzun Çarşı içindeki Çınaraltı Künefeci Yusuf Usta'nın Yeri'ne gittik. Gittiğimizde hava kararmıştı o yüzden künefenin porsiyon fotoğrafını çekmemişim ama tepsideki hali yukarıdaki gibi.
Közde künefe gerçekten şimdiye kadar yediğim en lezzetli künefeydi. Çokkk beğendim yorumlarda beğenildiği kadar varmış. Künefeciye adını veren çınaraltı da çok güzel. Fırsatınız olursa gün ışında gitmenizi tavsiye ederim.


Yorucu bir günden sonra konaklamak için tercihimiz Jasmin Konak Otel oldu. Çok tatlı bir bahçesi olan otelimizden memnun kaldık. Antakya'da saat 19:00'dan sona sokakta hayat bitiyor diyebiliriz. Gece eğlenmek istiyorsanız otel seçimi yaparken buna dikkat etmelisiniz.



Otelin bahçesi ve odalara çıkan alanlar adeta bir evin salonu gibi :) Sabah kahvaltısında da Antakya Kahvaltı Evi'ni aratmayacak kadar başarılılardı. Odalar biraz küçük ama bir gece kaldığımız için sorun olmadı.
Gitmeden önce fotoğraflarda Katolik Kilisesi'nin çanı ile camii minaresinin anı karede olduğu Hatay'ın kültürel çeşitliliğine dikkat çeken meşhur fotoğrafları görmüştüm ben de çekmek istiyordum ama pazar günü olduğu için kilisede ayin varmış ve saat 15:00'den önce ziyaretçi kabul edilmiyormuş. 


Eski Antakya sokaklarında yürüyüşe çıkmayı unutmayın...



Otelde kahvaltıdan sonra biraz etrafta yürüyelim diyip eski Antakya sokaklarını gezip Ulu Camii'ye geldik. 16. yy. dan kalma camiiyi ziyaret ettik.


Yürüyüşümüzü dizilere isim veren Asi Nehri kenarında son verip Antakya'dan ayrılıyoruz.

Not 3: Bizim gittiğimiz bölge eski Antakya bölgesiydi ve son zamanlarda aldığı göçten dolayı açıkçası biraz bozulduğunu düşünüyorum. Gitmeyi düşünüyorsanız bunu da aklınızda bulundurmanızı tavsiye ederim.


Antakya'dan ayrıldıktan sonra bir çok arkadaşımın ısrarı ile planda olmayan bir şekilde İskenderun'a geçtik ve Petek Pastanesi'ne künefe yemeye gittik :)
Künefe denilince akla ilk gelen yer Petek. Oldukça da lezzetliydi ama bence Yusuf Usta bir tık daha iyiydi :)
İskenderun sahilinde kısa bir yürüyüş yapıp Gaziantep'e gitmek üzere yola çıktık. En yakın zamanda Gaziantep yazısını da ekliyor olacağım. Şimdilik hoşça kalın :)









3 Ekim 2018 Çarşamba

Mekan Önerisi - Willy Wonka

Herkese merhaba,
Blog yazılarıma çooook uzun bir ara verdiğimin farkındayım ama yaşadığım sağlık sorunlarından sonra geri dönemem zor oldu araya yaz tatilinin girmesi falan derken bir baktım aylardır post eklememişim. 
Açıkçası yaz aylarında kitap okuma oranım düşüyor o yüzden gittiğim ve beğendiğim bir çikolatacıdan bahsettiğim bu postla dönmek istedim. Neyse ki havalar soğumaya başladı ve en sevdiğim mevsim olan sonbahar geldi. Kitaplarımızı ve çayımıza/kahvemize geri dönebiliriz. 
Daha önce yazdığım Naftalin Cafe yazısına da şuradan ulaşabilirsiniz.


Evett gelelim Willy Wonka'ya. Karaköy'deki bu çikolatacıyı ben ilk instagramda gördüm. Günümüzün reklam mecrası bildiğiniz üzere etkisi tartışılmaz. Charlie'nin Çikolata Fabrikası filminin hastası ve bir Jonny Depp hayranı olarak ismini görmem dikkatimi çekmesi için yeterli olmuştu.


İnstagramdan baktığımda en çok dönmedolap şeklindeki fondüyü ve uçan balon şeklindeki (uçan balonun yerinin bende ayrı olduğunu bilen bilir) tatlı servislerini gördüm. Vee en kısa sürede gidilip denenecek mekanlar listeme aldım. Karaköy'de arkadaşımla buluştuğum bir gün aklıma geldi ve gidelim dedik.


Ben Willy Wonka'ya 2 kere gittim ikisi de pazar günüydü. Birinde öğleden sonra yoğun olduğu bir saatte diğeri biraz daha erken sakin olduğu bir saatteydi. İkisinde de tercihim dönmedolap fondü oldu. Çünkü diğer tatlı porsiyonları biraz küçük göründüler gözüme 🙈
Dönmedolap fondüsü 2 kişilik ve yanlış hatırlamıyorsam 38 TL olmalı çay ise 3 TL. Sütlü, beyaz, bitter çikolata çilek, muz ve fotoğraftaki gibi bir tabakla gelmekte. Çikolata sever biri olarak tabiki bayıldım. Fiyatlarının ise Karaköy standartlarına göre makul olduğunu düşünüyorum.
Yolunuz Karaköy'e düşerse ve canınız tatlı çekerse bir şans verebilirsiniz :)
Willy Wonka konumuna şuradan ulaşabilirsiniz.

24 Şubat 2018 Cumartesi

Film Önerisi - Arif V 216

Herkese Merhaba,

Yaşadığım bazı sağlık sorunlarından dolayı uzun zamandır blogda bir şey paylaşamadığımı farkettim. Neler okuduğum neler izlediğimle ilgili bir post hazırlamayı düşünüyorum ama izleidğim ve herkes gibi benim de çok beğendiğim bir film olan Arif v 2016 vizyondan kalmadan önce yazmak istedim. Bu soğuk hafta sonunda ne yapsam diye düşünüyorsanız ve hala izlemediyseniz Arif v 216 filmini izlemenizi tavsiye ederim.


Cem Yılmaz'ı ve filmlerini çok sevdiğimden midir bilmem ama ben Arif v 216' yı çok beğendim. Hatta G.O.R.A. ve A.R.O.G filmlerinden bile güzeldi. Filmde bizi 1969 yılına götürüyorlar. Yaş olarak o dönemi yaşamamış olsam da kostümler, oyunculuklar, müzikler bence harikaydı zaten 90'lı yıllara da yaptıkları atıflarla filmi yakalıyorsunuz. Dönemin klasik film sahnelerine de ince dokundurmalar var. Çok keyifli bir 2 saat geçirdim.


Cem Yılmaz'ın filmlerinde birden fazla karakter canlandırmasına alışmıştık. Bu filmde giydiği Zeki Müren kostümlerine bayıldım :)


Film Arif v 216 olunca Ozan Güven'in şahane oyunculuğunu da doyasıya izleyebiliyorsunuz. 216 sahneleri çok başarılıydı. izlemeyenler için spoiler vermek istemiyorum o yüzden filmle ilgili yorumlarımı burada bitiriyorum.

Ben filmi çok beğendim sizlere de vizyondan kalkmadan izlemenizi tavsiye ederim.
Herkese iyi hafta sonları :)

24 Aralık 2017 Pazar

Mekan Önerisi - Cafe Naftalin K. Balat

Herkese Merhaba,

Bu sefer size bir mekan önerisi ile geldim. Son zamanda instagramın da etkisiyle popüler olan bir semt olan Balat'ta bulunan bir cafeden bahsedeceğim. Semr popülerleşince açılan cafe sayısı da artmış doğal olarak. Benim en beğendiğim yer ise Cafe Naftalin K. oldu. Konumu, dekorasyonu ve ilgili personeliyle keyifli vakit geçirebileceğiniz bir yer.  Ayrıca bir Balat yazısı da yazmak istiyorum umarım onu da en kısa zamanda yazabilirim.


Adından da anlayacağınız üzere son derece nostaljik temalı bir cafe. Masaların üzerindeki dantel örtüler, çocukluğunuzu hatırlatacak dekorlar, muhtemelen anneannenizin evinde olan fincanları ile benim çok hoşuma giden bir yer oldu.

Resim yazısı ekle

Menüleri ise ayrı bir hoşuma gitti. Kafka'nın Milena'ya Mektuplar'ından alıntısı çok hoş olmuş.


Türk kahvesi, sütlü kahve, damla sakızlı kahve gibi klasik kahvelerin yanında Mardin kahvesi, Süryani kahvesi, Kürt kahvesi gibi daha önce denemediğim kahveler de vardı. En çok tercih edilen Mardin kahvesiymiş biz de onu deneyelim dedik. Türk kahvesinden biraz daha yumuşak içimli bir kahve. İçerisinde en yoğun alınan tat kakule ve damla sakızı. Benim hoşuma gitti denemenizi tavsiye ederim.


Cafenin adresini şuraya bırakıyorum. Yolunuz Balat'a düşerse uğrayın derim :)

12 Kasım 2017 Pazar

İstanbul - Vefa Bozacısı - 2017 Kasım

Herkese Merhaba,

İstanbul'da yaşayan ama yıllardır hiç gitmemiş biri olarak geçenlerde Vefa'ya gittim. Tarihi dokusunu koruması sebebiyle çok hoşuma gitti ve eğer siz de benim gibi henüz gitmediyseniz gitmenizi öneririm. Sonuçta Vefa artık sadece İstanbul'da bir semt adı ahahahxsdjk. Kusura bakmayın ama Vefa yazısı yazıp bu bayat espriyi yapmasam olmazdı.



İlk olarak Tarihi Vefa Bozacısı ile başlamak istiyorum. Daha önce hiç boza içmemiş biri olarak tadını merak ediyordum. Nedense bana biraz şekerli gibi geldi ve yarısında tıkandım. Fındıklı ve leblebili versiyonlarını da denedim ve leblebili olanı en çok beğendim.



Bu arada içerisine katmak istediğiniz kuruyemişi bozanızı almadan önce dışarıdaki kuruyemişçiden almayı unutmayın.

Son derece kapitalist düşünerek neden direkt leblebili bozayı satışa sunmuyolar diye düşünmüştüm ama esnaf adabıymış ve bu durum çok hoşuma gitti.



Vefa Bozacısı Hacı Sadık oğlu İsmail Vefa 1876 yazıyor tabelada yani 141 yıllık bir tarihi var. İçerisinde sadece boza ve sirke satışı var. Dükkanın tarihi dokusunu korumuşlar bu durum çok hoşuma gitti. Ben pazar günü gitmiştim kalabalığın sebebi belki hafta sonu olmasıdır diye düşündüm ama öğrendiğim kadarıyla yoğun ilgi sürekliymiş. ama hızlı bir devirdaim olduğu için sıkıntı olmuyor.


Sonrasında ise Vefa Bozacısı'nın tam karşısındaki ünlü Sevda Gazozcusu'na uğradık. Bozanın üstüne gazoz olur mu demeyin oradan gazoz almadan gidemezdik :)



Sevda Gazozcusu'nun önünde her marka gazozu sergiledikleri raflar yapmışlar ve bu görüntü çok hoşuma gitti. Zaten önünde sürekli fotoğraf çeken instagramsever insanları görebilirsiniz.

Sevda Gazozcusu'nda memleket gazozları satılıyor. Memleketin her köşesinden çeşit çeşit markalarda gazoz bulabileceğiniz bir yer. Zevkinize, tercihinize göre size uygun bir gazoz mutlaka bulabilirsiniz.
Biz tercihimizi Huzur ve Neşe gazozlarından yana kullandık.




Hafta sonu ne yapsam diye düşünüyorsanız Vefa'ya uğrayabilirsiniz :)