okuma listesi etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
okuma listesi etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

13 Ekim 2017 Cuma

#Temmuz-Ağustos-Eylül 2017 Ne Okudum Ne İzledim?

Tam düzenli olarak her ay ne güzel yazıyorum derken yaz aylarının gelmesi ve ramazan, bayram, tatil üçlemesiyle benim düzen bozuldu. Tam 3 aydır bloga yazmadığımı farkettim.
Yazmak istediğim çok konu birikti ama okuduklarımı düşündüğümde oldukça az kitap okumuşum :( Sıcak havada okumaktansa gezmeyi sevdiğimi anladım. Neyse ki sonbahar geldi ve kahve-kitap günlerimiz başladı :)

O zaman 3 aylık hızlandırılmış özete okuduklarımla başlayayım:

1) Korku - Stefan Zweig 8 / 10




Stefan Zweig kitaplarına olan sevgimi bilen bilir. Ama yazara olan sempatimden değil gerçekten beğendiğim için verdim bu puanı. Korku kitabında hikaye oldukça sürükleyiciydi ve karakterin duygu karmaşasını çok iyi anlattığını düşünüyorum.

2)Havva'nın Üç Kızı - Elif Şafak 5 / 10




Çok sevdiğim bir yakınımın hediye ettiği bu kitaba yanlış bir zamanda başladığımı düşünüyorum. Ramazan ayında başladım ve sıcak ve oruç nedeniyle pek okuyamadım. Kitabı bitirmem çok uzun sürdü o yüzden. Kitaba gelecek olursam; Elif Şafak'ın okuduğum 2. kitabı oldu. Daha önce Aşk'ı okumuştum ve çok beğenmiştim ama bu kitap hakkında yorum yapmakta zorlanıyorum. Ne tam olarak beğendim ne de beğenmedim diyebiliyorum o yüzden orta karar 5 puan verdim.
Kitaptaki kurguyu beğendim aslında flashbackler ile zamanda yolculuklar Aşk'tan da alışkın olduğum bir şeydi. 3 kızdan en çok Peri'nin hayatı anlatılıyor kitapta Şirin ve Mona' nın hikayelerine daha çok değinilmesini tercih ederdim.

3) Ay Işığı Sokağı - Stefan Zweig 7 / 10




Bu kitap da Stefan Zweig sevdiğimi bilen bir yakınımdan hediyeydi. İçerisinde 5 tane hikaye bulunuyor.
İlk hikaye kitaba adını veren Ay Işığı Sokağı tipik Stefan Zweig hikayesiydi ve beğendim ama sonuna gelince bir anlam veremedim. Okumak isteyenler olabilir diye spoiler vermek istemiyorum ama sonuna bir anlam veremedim. 2. hikaye olan Leporella'yı çok beğendim. Baştan sona oldukça keyif alarak okudum.
Geri kalan 3 hikaye de kısa hikayelerden oluşan Stefan Zweig kalemine alışkın olanların beğeneceği türden hikayelerdi.

4) Az Şekerli - Sait Faik Abasıyanık 6 / 10




D&R 'ın bir kaç ay önce düzenlediği 3 al 2 öde kampanyasından Sait Faik'in 2 tane kitabını almıştım. Bunlarda biri de Az Şekerli idi. Daha önce okul kitapları dışında yazarın hiç hikayesini okumamıştım. Yazarın hikayelerinin pek fazla bana hitap etmediğine karar verdim. Çünkü hikayeleri okuduktan sonra genel tepkim şu şekildeydi:
"Ee bitti mi şimdi bu ?"
Bu sebeple çok keyif alarak okuduğumu söyleyemeyeceğim.

Okuduklarım maalesef bu kadardı. Yaz ayları olduğu için kitaptan çok dergi ya da sosyal medya yazıları okudum sanırım.

Müzik tavsiyesi olarak ise son zamanlarda heerrrkess ama herkesin dinlediği Manuş Baba'yı yazıyorum. Yoktur ama hala dinlememiş olan varsa dinlemesini öneririm :)



23 Ocak 2016 Cumartesi

Uğultulu Tepeler


Yeni yıl kararım olan kitaplığımdaki henüz okumadığım ve yarım bıraktığım kitaplardan şurada bahsetmiştim. Veee varan bir.
2016'nın ikinci listemin ise ilk okunan kitabı Uğultulu Tepeler'i okudum ve izlenimlerimi yazmak istedim. 


İtiraf ediyorum Uğultulu Tepeler kitabını Twilight'ta Bella'nın sürekli bahsetmesi nedeniyle merakımdan almıştım. Kitabı aldığımda tarih atmışım. Neredeyse 3 yıl oluyor...Kitabı neden yarım bıraktığımı hatırlamıyorum muhtemelen daha sonra aldığım bir kitap daha çok dikkatimi çekti ve bu kitap kitaplığın ücra bir köşesine bırakıldı.
Aşk romanlarını pek sevmem ve okumam ama ingiliz klasiklerini severek okuyorum. O küçük hanımefendiler ve beyefendilerin masalsı hikayesi hoşuma gidiyor.
Ama Uğultulu Tepeler ne benim daha önce okuduğum İngiliz klasiklerine ne de sıradan aşk romanlarına benziyor. Daha çok karanlık, intikam ve bencillik dolu bir hikaye. İyi yürekli bir adamın Heathcliff adında bir çocuğu evlat edinip büyütmesiyle başlıyor. Tam olarak bir "besle yetimi oysun gözünü" hikayesi de diyebiliriz aslında.
Dikkat! Bu yazı spoiler içerir.

Kitap alışılmışın aksine baş karakterdeki kızın ağzından değil evin kahyası Bayan Dean'in ağzından anlatılıyor. Evin kahyasının her olayın içinde olması sürekli kapı dinleyip her şeye burnunu sokması bana biraz Aşk-ı Memnu Matmazel'i hatırlattı açıkçası. Kaprisli Catherine'de biraz Bihter'e benzemiyor değil hani. Ama evlat edinilen çocuğun Behlül'le ilgisi yok neyse ki.
Heathcliff daha çok saf kötülük başka bir deyişle şeytanın İngiltere temsilcisi. Bir insan bu kadar mı kötü olur bu kadar mı gaddar olur okurken şok geçirip durdum. Tamam seviyorsun da kardeşim insan gibi sev yine sev dedim durdum. Heathcliff  bütün duyguları uçlarda yaşayan biri. Sevdiğinde de nefret ettiğinde de çok tehlikeli.  
Bir yanda kibar, kültürlü ve iyi bir aileden gelen Edgar Linton diğer yanda kabalığı ve cahilliği yüzünden hor görülen Heathcliff.
Catherine tercihini mantıktan yana kullansa da Heathcliff onun sonu oluyor ve trajik bir şekilde ölüyor. Heathcliff ise intikamını Linton kanı taşıyan herkesten ve tüm insanlıktan alıyor.
Kitapta karanlık ve çok güçlü bir aşk anlatılıyor.
Benim kitapta en çok hoşuma giden şey ise genelde bütün klasiklerde ortak nokta olan kitaba ve öğrenmeye verilen önemdi. İnsanların kendisini eğitebileceği çok az şeyin olduğu o dönemde kitaplara verilen değer o kadar büyük ki kitap okumamak hor görülmek için yeterli bir sebep. İnsanların zamanlarını kütüphanede geçirdiği bir dönem gibi geliyor.
Uğultulu Tepeler değişik tarzı ve güçlü anlatımıyla okumaktan memnun olduğum ve sizlere de tavsiye edebileceğim bir kitap. 
Listedeki kitaplar için iyi bir başlangıç olduğuna inanıyorum.