17 Kasım 2016 Perşembe

2016 Tüyap Kitap Fuarı

Geçen seneki fuar yazısını yazmamın üstünden 1 yıl geçmiş ben resmen şokk! (Bahsettiğim yazıya şuradan ulaşabilirsiniz.)
Bu senede fuar kapılarını açar açmaz gittim, gezdim, inceledim vee sizler için yazıyorum :)
Yazıyı yazmak için anca fırsat bulmuş olsam da fuara 12 Kasım cumartesi yani açıldığı gün gittim. Fuar kapılarını saat 10:00'da açıyor. Sizlere de tavsiyem benim gibi sabah saatlerini tercih etmeniz.Fuar bu sene geçen seneye göre daha sakindi. Belki ben ilk gün ve erken saatte gittiğim içindir ama stantları rahatlıkla ve keyifle dolaşabildim. dönüş yolunda da geçen seneki gibi izdiham olmaması mutluluk vericiydi.


Bunlar fuardan aldıklarım. Normalde internetten aynı fiyata alabileceğim kitapları fuardan almayı tercih etmiyorum. Malum fuar alanı Beylikdüzü'nde olduğu için taşımaya değmiyor. O yüzden sizlere de tavsiyem gerçekten indirim oranları iyi olan kitapları fuardan almayı tercih etmeniz geri kalanları için online satış yapan siteler de yaklaşık aynı indirim oranlarını sunuyorlar.
Tabii ben kitabımı illa göreceğim kendim satın alacağım diyenlerdenseniz orasını bilemem.


Öncelikle Go Kitap'tan aldığım 'Benim Uzak Yıldızım' ve 'The 100' kitaplarından bahsedeyim. Go Kitap fuara özel tüm kitapları 12 TL'den satış yapıyor bu arada.  Biraz gençlik romanı tarzı oldu ikiside ama The 100 çok merak ettiğim bir kitap o yüzden yakın zamanda okunacaklar listemde. Fantastik ve bilim kurgu konulu kitaplara oldum olası bir sempatim olmuştur zaten.


Eve geldiğimde farkettim ki bu sene şiir kitaplarından gitmişim. Ahmet Telli'nin daha önce hiçbir kitabını okumamıştım ama bir arkadaşımın tavsiyesiyle denemek istedim.


Son zamanlarda Instagram'ın popüler yazarı Stefan Zweig'in Olağanüstü Bir Gece kitabını aldım hatta okumaya başladım. Instagram'da hep Satranç kitabını görsem de benim tercihim bu oldu.70 sayfalık incecik çıtır çerez bir kitap.



Geçen sene fuarın en beğendim kısmı sahafların bulunduğu salon olmuştu ve adeta kendimi kaybedip bir sürü kitap almıştım o salonda. Bu sene benim beklentim çok yüksek olduğundan mıdır bilmem beklediğim kadar iyi değildi. Sahaf standı sayısı azalmış gibi geldi bana ve geçen seneki ruh yoktu. Bir tek Ömer Seyfettin'in öykülerinden oluşan bir kitap aldım.


Bunlarda fuardan aldığım kitap ayraçlarım. Konuşan ayraçlar çok hoşuma gitti. Mıknatıslı ayraçlara ise hiç dayanamıyorum. Fuardaki modellerin neredeyse hepsinden bende olduğu için değişik bir şeyler bulmakta zorlandım ve bu hippi amcayı aldım en sonunda.

Bu yılki fuarda böyle geçti. Gelecek yılki fuarda görüşmek üzere.

3 Kasım 2016 Perşembe

Kapadokya-2016


Herkese Merhaba,
Yılın son tatili olan 29 Ekim tatilini değerlendirip uzun zamandır çok istediğim büyülü yere Kapadokya'ya gitme fırsatı buldum. Ben büyülü yer dedim ama Kapadokya'nın eski adı Katpatuka'dan gelmekteymiş bu da Pers dilinde Güzel Atlar Ülkesi demekmiş.

İsteyen istediği dilde istediği ismi versin ama şöyle bir gerçek var ki burası bir doğa harikası. Kapadokya'nın en önemli turistik faaliyeti herkesin bildiği gibi balon turları. Çok istediğim bir şeydi balona binmek ve bunu gerçekleştirdiğim için çok mutluyum.


Balon sabah gün doğumunda havalandığı için sabah erken saatte kalkmak gerekiyor. Hava durumu ve rüzgarın yönü konusun ise tamamen şansınıza kalmış. Biz gittiğimizde hava oldukça iyiydi. Balonların kalkış alanında her yerde şişirilmiş havalanmaya hazırlanan balonların içinde nereye bakacağını şaşırıyor insan. Balona binmekle ilgili endişeleriniz varsa hiç korkmayın sarsılmıyor bile. Uçak yolculuğunda bile daha çok sallanıyor insan.


Aynı anda havalanan balonlar gökyüzünde öyle güzel bir görüntü oluşturuyor ki işte o anda hiç aşağı inmek istemiyor insan. 
Güneşin doğuşunu çok kez izleyebilirsiniz ama böylesini hayatınızda pek az tecrübe edeceğinizden emin olabilirsiniz.

Aşk Vadisi adı verilen peribacalarının olduğu yere geldiğimizde balonlar iyice alçaldılar. Neredeyse bacalara dokunacaktık. Bu doğa harikalarını birde havadan görmenizi şiddetle tavsiye ederim.

Elbette ki Kapadokya sadece balonlardan oluşmuyor ama gezinin beni en çok etkileyen kısmı balon turuydu.
Biz Kapadokya'da Göreme mevkiinde kaldık. Peri bacalarının yoğunlukla bulunduğu turistlerin ve otellerin en yoğun olduğu yer Göreme. Biz Osman Bey Cave House'da kaldık. Otelimizden oldukça memnun kaldık. 
Balon turundan sonra Avanos'a geçtik. Avanos el sanatları ile ünlü bir bölge. Çömlek atölyeleri her yerde bu atölyelerde dilerseniz çömlek yapımını tecrübe de edebiliyorsunuz. Seramik, halı ve kilim dokumacılığı yine bölgenin el sanatlarından.


Sonrasında yine benim için gezinin favorilerinden olan bir dönemin efsane dizisi Asmalı Konak'ın çekildiği konağa Ürgüp'e gittik. Konak turistler tarafından büyük ilgi görüyor. Aradan yıllar geçmesine rağmen aynı ilgi devam etmekte. Konağı gezmek anılarda yolculuk yapmak çok hoşuma gitti.
Göreme'ye dönüş yolunda Paşabağ Vadisi'ne uğradık. Meşhur şapkalı bacalar burada bulunuyor.
Bölgeyi tepeden görebileceğiniz ve her yerden belli olan yer ise Uçhisar'da bulunan Uçhisar Kalesi. Kaleye çıkarken biraz merdivenlerde yorulabilirsiniz ama bölgeyi tepeden görmek istiyorsanız buna değer.

Dönüş günü balonlarla süslü Kapadokya'dan ayrılmak zor olsa da yola çıktık ve Ihlara Vadisine gittik. Orada pek fotoğraf çekmemişim nedense o yüzden paylaşamıyorum ama Ihlara Vadisini de çok beğendim. Vadiye inerken yaklaşık 600 basamaklık bir merdiveni inmek (dönüşte maalesef o merdivenleri çıkmak) gerekiyor. Ama vadinin ortasından geçen derenin hayat verdiği yemyeşil görüntü çok güzel. Ihlara Vadisi'nde bir çok kilise kalıntısı bulunmakta. Oyularak yapılmış bu kiliselerde rahipler inzivaya çekiliyorlarmış. Kiliselerin duvarları resimlerle kaplı ama maalesef bazı bölgeleri oldukça tahrip olmuş.


Son olarak küçük bir tavsiye; eğer bir gün yolunuz Kapadokya'ya düşerse mutlaka Tuz Gölüne de gidin. Beyaz Melek filminden sonra bende büyük merak uyandıran Tuz Gölüne de uğrama şansı yakaladım. Gerçekten uçsuz bucaksız bembeyaz görüntü adeta kar yağmış gibi gözüküyor. yer yer pembeye dönen renk insanı şaşkına çeviriyor. Gölün üzerinde metrelerce yürüyebilirsiniz.
Yılın son tatili işte böyle geçti. Görmeyi çok istediğim bir yere yapmayı çok istediğim aktivitelerde bulunduğum için mutluyum. Hepinize tavsiye ederim :)

2 Ekim 2016 Pazar

Sonbahar Etkinlikleri

Herkes bir tutturmuş neden yaz bitiyor, evde oturup napıcaz bilmem nee bilmem ne...
Kim diyor size evlere kapanın diye en güzel etkinlikler sonbahar etkinlikleridir, en iyi gezme havası sonbahar havasıdır. İşte size delilli ispatlı yazı geliyor.
1) Filmekimi
Havalar soğumaya başladı  tam film izlemelik hemde 7-16 ekim arası İKSV filmekimi etkinlikleri var. bilgi için şuradan İKSV'nin sitesine ve gösterim programına ulaşabilirsiniz. İstanbul için Atlas Sineması, Beyoğlu Sineması, City's Nişantaşı ve Rexx Sineması'nda gösterimde olacaklar. Biletler Biletix'te satışa çıktı bile benden söylemesi.


2) Şehir Tiyatroları
İstanbul Şehir Tiyatroları 5 Ekim'de sahne açıyor. Programa şuradan ulaşabilirsiniz.

Bu sene oyun sayısı biraz az geldi gözüme. Harbiye Muhsin Ertuğrul Sahnesi'nde ilk hafta fuar nedeniyle oyun olmayacakmış. Fatih Reşat Nuri Sahnesi ise tadilat nedeniyle kapalıymış. 
Gidebilirsem Saadet Hanım ve 12.Gece oyunlarına gitmek istiyorum.

3) Color Sky Koşu

Sinema, tiyatro bizi açmaz atraksiyonlu aktivite olsun derseniz o da var sonbaharda efendim. İstanbul için 9 Ekim'de düzenlenecek olan renkli koşu ile ilgili detaylara şuradan ulaşabilirsiniz.



Koşu sırasında gönüllüler tarafından üzerinize atılan mısır nişastasından yapılma boya sayesinde böyle renkli görüntüler çıkıyor ortaya.

Arkadaşlarımı örgütleyip katılmayı düşündüğüm bir etkinlik.

4) Beyoğlu Sahaf Festivali

Bu etkinlikle ilgili ayrıntılı bilgi yok internette ama 26 Ekim-6 Kasım'da Taksim Meydanı'nda olacağı söyleniyor.
Sahaf gezmeyi ve sahaftan kitap almayı çok sevdiğim için umarım olur diyorum. Etkinlik zamanı yaklaşınca ayrıntılı bilgi edinebilmek ümidiyle bekliyorum.

5) 38. Vodafone İstanbul Maratonu

Eski adıyla Avrasya Maratonu bu sene 13 Kasım'da gerçekleşecek. İnternet Sitesine şuradan ulaşabilirsiniz. Halk koşusuna isteyen herkes katılabilir. 2 kıtayı birbirine bağlayan köprüden yaya olarak geçmek çok güzel olsa gerek. Maraton da takvime not edildi.

6) Tüyap Kitap Fuarı

Ve tabii ki Tüyap Kitap Fuarı. Bu sene 35.'si düzenlenecek olan Tüyap Kitap Fuarı 12-20 Kasım'da yapılacak. 


Henüz Fuar Programı açıklanmadı ama şuradan fuarın internet sitesinden takip edebilirsiniz. 

Şimdilik benden bu kadar. Yani havaya bahane bulmayın sonbaharda da çok güzel etkinlikler var yeter ki iyi vakit geçirmeyi bilin. 
Herkese iyi eğlenceler.
*Fotoğraflar etkinliklerin internet sitelerinden alınmıştır.



1 Eylül 2016 Perşembe

Hoşgeldin Eylül


Herkese selamlarr,
İçimde bir neşe bir mutluluk anlatamam. Bilen bilir yazı, güneşi ve sıcağı hiç sevmem. O yüzden son bir kaç aydır genel bir mutsuzluk içindeydim. Güneşle derdin ne derseniz benim onunla bir derdim yok onun benimle derdi var :( Güneş alerjisi diye berbat bir dertten muzdarip olduğum için yaz mevsimi benim için işkence gibi geçiyor.
Neyse ki en sevdiğim mevsim sonbahara kavuştum. Eylül ayını çok severim hem güneşin tepemizden çekilmesi hem de okulların açılması nedeniyle kırtasiyelerde başlayan heyecan :)
Eylül hep yeni başlangıçlar gibi gelmiştir bana. Yepyeni ve musmutlu başlangıçlarınız olsun ...

1 Ağustos 2016 Pazartesi

Karadeniz-2016



Herkese merhaba,
Uzun bir ara oldu ama gerek Ramazan nedeniyle düşük güç modunda yaşamam gerek ülkemizde yaşanan üzücü olaylar nedeniyle bir türlü fırsat bulamadım. Temmuz ayında 9 günlük bayram tatilini çoğunluğun yaptığı gibi güneyde sahil kenarında değil ülkemizin kuzeyinde karadenizde geçirdim ve iyi ki öyle yapmışım. 
Bilen bilir genel olarak yaz mevsimini ve sıcağı sevmem. O yüzden karadeniz tatili benim için mükemmel oldu. 
Evett o zaman koltuklarınıza yerleşin ve yolculuğa başlayalım.



Biz İstanbul'dan arife günü yola çıktık ve direkt olarak Rize'ye Fırtına Deresi'ne gittik. Uzun bir yolculuk oldu ama oldukça keyifliydi. Biz yoldayken yağmur başlafı derenin üzerinde oluşan gökkuşağı bütün yorgunluğumuzu aldı götürdü resmen. 

Biz ilk gece Fırtına Deresi üzerindeki yukarıda fotoğrafta gördüğünüz gibi çayların içinde olan Dere Otel'de kaldık. 


Ertesi sabah kahvaltı için çayların arasından akanıp dereye karışan suları geçerek meşhur Ayder Yaylası'na çıktık. 


Şunu söyleyebilirim ki karadenizde en beğendiğim il Rize oldu. Doğası, insanları, çayı, yaylaları ile ba-yıl-dım. 

Rize için "Yağmurun çaya dönüştüğü şehir" diyorlar. Kesinlikle doğru içtiğimiz çayın lezzeti bambaşkaydı. 

Öğleden sonra hiç ayrılmayı istemesem de Rize'den ayrılıp Artvin Karagöl'e doğru yola çıktık. Karagöl'e ulaşana kadar uzunca ve birazda zorlu bir yol gitmemiz gerekti. Gölü oldukça beğendim ama çevresinde insanların sürekli piknik yapar halde olmaları ve doğayı bozmaları hoşuma gitmedi. 
Bir gece Artvin'de kaldıktan sonra ertesi gün Batum'a geçmek için Sırp Sınır Kapısı'na doğru yola çıktık.

Zorlu bir sınır geçişinden sonra Batum'a ulaştık. (Haftasonları ve bayramlarda çok kalabalık oluyormuş. Bunun üstüne sıra olma kültüründen uzak insanların olması oldukça zor anlar yaşattı.) 
Karadenizden sonra Batum bana çok sıcak geldi. Bir yanda eski ve yıkılmaya yüz tutmuş yapıları bir yanda avangard lüks otelleri ile ilginç bir sentez oluş Batum. Çok meşhur olan botonik parka( neden meşhur olduğunu anlamadım Emirgan korusu ya da Atatürk Arboretumu'ndan bir farkı yok bence), teleferikle çıkılan seyir terasına ve Osmanlı'dan kalan şehirdeki tek camii olan Orta Camii'ye gittik. Eğer kumar-alkol-otel üçlüsünden hoşlanmıyorsanız Batum'a gitmek hayatınıza çok bir şey katmayacaktır.

Batum'dan sonra ülkemize dönüp Trabzon'a geçtik. Sümela Manastırı'nı görmeyi çok istesemde restorasyonda olduğu için kapalıydı ve gidemedik. Trabzon'da Sera Gölü'ne gittik. ( Uzungöl hakkındaki doğasının bozulduğuna dair olumsuz söylemlerin etkisiyle) Sera Gölü ziyaret edilebilecek güzel bir yer ulaşımı d oldukça kolay. 
Trabzon'dan çıkıp Ordu'ya doğru yola koyulduk. Bütün karadenizde trafik olan tek yer Ordu. Teleferikle meşhur Boztepe'ye çıktık. Bir İstanbullu olarak Pierre Loti ile arasındaki farkı bulamadım. Ordu da şehir dokusunu korumayı başaramayan şehirlerden biri olmuş maalesef. O yüzden Ordu'da çektiğim fotoğraflardan beğenip birini koyamadım. 
Yeniden yollara düştük be bafrada pide yiyip Sinop'a geldik. Sinop'a ulaştığımızda geceydi ve adeta güneyde bir tatil beldesine gelmişiz gibi insanlar hunharca denize girdiği için otel bulmakta zorlandık. 

Ertesi sabah Sinop'un meşhur Erfelek Şelaleleri'ne doğru yola çıktık. Şelale kenarında bir tesis olur kahvaltımızı orda yaparız diye düşünmüştük ama sadece önünde uzun kuyruklar olan bir gözlemeci vardı maaleaef. Fotoğrafta gördüğünüz şelalenin sadece küçücük bir kısmı takım şelaleleri görebilmem için metrelerce tırmanmak gerekiyor önceden uyarayım 😁
Şelale, göl ve akarsulara doyduktan sonra  Sinop'tan da ayrılıp Kastamonu'na doğru yola çıktık. Karadenizde en beğenidiğim şehirlerden biri de Kastamonu oldu.

Şehir merkezindeki Kadıoğlu Konak'ta kaldık. Sahipleri ve çalışanları o kadar iyi ve nazikler ki yolunuz Kastamonu'ya düşerse tercihiniz kesinlikle Kadıoğlu Konak olsun. 
Kastamonu evleriyle, insanlarıyla ve doğasıyla dokusunu koruyan bir şehir olmuş ve bu çok hoşumuza gitti.
Kastamonu'da yemek için Münire Sultan Sofrası'nı tercih ettik. Yöresel lezzet bandumayı çok beğendik. Alışverişinizi Münire Sultan çarşısından yapabilirsiniz.
Kastamonu'da Saat Kulesi'ni, Kastamonu Kalesi'ni, Yakup Ağa Külliyesi'ni ve Said Nursi'nin kaldığı evi ziyaret edip çekme helvalarımızı alıp zorda olsa ayrıldık. 

Dönüş yolunda Safranbolu üzerinden gelelim ve meşhur evlerini görelim dedik. Orijinal evlerin bulunduğu Yörük Köyü'ne geldiğimizde sıcaktan bayılmak üzereydim. Karadeniz dönüşü artan sıcaklık dayanılmaz bir hale geldi ve İstanbul'a dönmeyelim diye ağlamak üzereydim. 
Her ne kadar Safranbolu'yu gezmeyi çok istesemde havanın daha serin olduğu sonbahar aylarında tekrar gelmek üzere ayrılmak durumunda kaldık.
5 gece 6 günden oluşan karadeniz turumuzun tadı damağımızda kaldı. Göremediğiniz ve görüpte tadına doyamadığımız yerler için yeniden gidebilmek ümidiyle sonlandırdık. Doğayı seven herkese gidip görmelerini tavsiye ederim.

23 Haziran 2016 Perşembe

Doctor Who: 11 Doktor 11 Öykü


Herkese merhaba, 
Uzun süredir elimde olan Doctor Who 11 Doktor 11 Öykü'yü bitirmiş olmanın haklı gururunu yaşıyorum:)
Öykü arasına başka bir kitap daha sıkıştırdığım için bu kadar uzun sürdü aslında. Normal şartlar altında fabtastik bir kitabın hele hele bu kitabın bu kadar uzun sürede bitmemesi mümkün değil. 
Daha önce Doctor Who'nun dizisini izlememiştim. Takıntılı bir insan olduğum için bir diziye başlarken ilk bölümünden hatta pilot bölümden başlarım. Doctor Who'ya niyetlendiğimde ise ilk bölüm çok eski olduğu için kalite o kadar düşüktü ki Nokia 3310'la mı çekmişler acaba diye düşündüm ve izleyemedim. 
Dikkat bu yazı spoiler içeriyor olabilir!!!
Diziyi izleyemesem de konuya hakimim ve İthaki Yayınlarından çıkan kitabını severek okudum. Kitabı çok beğendim. Öykü öykü olmadı ve farklı yazarlar tarafından yazılması hoşuma gitti. En merakla beklediğim en son hikaye olan Neil Gaiman'ın yazdığı öykü oldu. Öykülerin birbirinden bağımsız olması okuma kolaylığı da sağlıyor.


Açıkçası bir favori öykü seçmekte zorlanıyorum. Ama ilk aklıma gelenler Philip Reeve, Malorie Blackman, Derek Landy ve Neil Gaiman'ın öylüleri. 
Okumanızı tavsiye ederim oldukça keyif aldığım bir kitap oldu ve listemden bir kitap daha eksildi. 


Sanırım okumaya başlayacağım yeni kitabım kitaplığımda uzun zamandır beni bekleyen Madam Bovary olacak. Listeyi tamamlamaya bir adım daha yaklıştım :)


12 Haziran 2016 Pazar

İyi haftalar :)


Günaydınn
Herkese iyi haftalar sendromsuz pazartesiler.
Umarım bu hafta da göz açıp kapayıncaya kadar geçer bir an önce hafta sonu gelir.
Güzel bir hafta olması dileğiyle...
*MErak edenler için fotoğrafı Üsküdar Nev Mekan'da çekmiştim. Çok tatlış bir mekan kitabınızı alıp gitmenizi öneririm.